<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d9123432221727993451\x26blogName\x3dBilgi+Seli\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLUE\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://bilgiseli.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://bilgiseli.blogspot.com/\x26vt\x3d-4842712886373334541', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

<$

"Fiber optik aglarda veri tasinmasi uzerine calisiyorum". Benim tez konumu soranlara verdigim bu cevap cogu kisinin hic bir sey anlamadan basini sallamasiyla karsilaniyor. Birisi bana tez konumu sordugu zaman keske kablosuz aglarla ilgili calisiyor olsaydim ve herkese ADSL modemlerinden ornek verseydim diye az uzulmuyorum dogrusu. Aslinda fiber optik kablolar da internete bagli bir insanin hayatinda kablosuz aglardan daha az oneme sahip degil ama ne yazik ki bunu anlatmak cok daha zor.

Uzun mesafeli ve yuksek kapasiteli veri tasimalari icin fiber optik kablolar cok ucuz ve guvenli bir yontem. Sehirlere dosenmesi masrafli oldugu icin simdilik evlere kadar gelmese de ulkeler hatta kitalar arasi kullanilan tek teknoloji cunku tek bir fiber optik kablo en yeni teknolojiler sayesinde saniyede 14 Terabit (14 milyon Megabit) veri tasiyabiliyor. Iste bu yuzden sagdaki adamin elinde tuttugu kablolar tum gezegenin ihtiyac duydugu veriyi tasiyacak kadar cok kapasiteye sahip. Siz yurtdisindaki bir siteye girdiginiz size gelen bilgiler muhakkak bir fiber optik kablodan geciyor.

Bu teknoloji cok guzel gibi gozukse de aslinda telekom sirketleri sizinle ayni fikirde olmayabilir. Nedeni icin biraz geriye donelim: 90'li yillarin sonlarina dogru, internet kullaniminin yayginlasmasiyla birlikte herkes internet sektorunde cok buyuk potansiyel gormeye basladi. Bunun sebebi internet trafiginin her 100 gunde iki katina yani yilda yaklasik 8 katina ciktigi dair inancti. Aslinda yanlis olan bu tahmin pek cok kisinin de isine geldi: Yeni sirket kuran girisimciler boylelikle risk sermayesi sirketlerini ikna edebiliyorlar, bilim adamlari arastirmalarinin ne kadar onemli oldugunu vurgulayabiliyorlardi. Iste bu tahmine dayanarak pek cok telekomunikasyon sirketi yerin altina gerekenden cok daha fazla fiber optik kablo dosedi. Zaten fiber optik kablo dosemenin maliyetinin cogunu insaat giderleri olusturdugu icin sirketler bir defa kazinca kendilerine uzunca bir sure yetecek kadar kablo dosediler.

Zaman icinde bu tahminin yanlis oldugu ortaya cikti ve bunun bedeli cok agir oldu. Internet trafigi yilda sekiz kat degil aslinda iki kat artiyordu ve dalgaboyu bolusumlu cogullama (wavelength division multiplexing) teknolojisiyle bir fiber kablonun veri tasima kapasitesi 100 kat kadar arttirilabilmisti. Iste bu yuzden bazi yerlerde fiber optik kablo arzi talebin otuz katina cikti ve sirketler kar edemeyip bir bir iflas etmeye basladilar. 2002 yilindaki dot com krizinin en buyuk sebeplerinden biri de iste buydu. Su anda bile yeraltina dosenmis fiber optik kablolarin %70'inin kullanilmadigi tahmin ediliyor ve internet baglantisi Turkiye'de olmasa bile Dunya'da bu yuzden bu kadar ucuz.

Iste aslinda hayatimizda dogrudan yer almasa da fiber optik kablolarin teknoloji dunyasindaki yeri boyle. Fakat zaman icinde bakır kablolarin tasima kapasitesi yetmemeye baslayip optik donusturuculerin maliyeti azaldiginda evlerde de internet baglatisi icin fiber optik kablolar kullanilmaya baslayacak. Iste o gun eger hala bu islerle ugrasiyor olursam, gogsumu gere gere fiber optik aglar uzerine calisiyorum diyebilecegim.

Biraz ilgisiz olacak ama bahsetmeden gecemeyecegim: Fiber optik kablolar veri tasinmasi disinda da kullanilabiliyor. En ilginc orneklerinden bir tanesi ise solda resmini gordugunuz sistem. Bu sistemde disaridaki bir canak yardimiyla gun isigi toplanip fiber optik kablolarla binanin icine tasiniyor ve iceriye elektrikli aydinlatmanin yaninda gun isigi da veriliyor. Hem elektrikten tasarruf hem de gun isiginin insan uzerindeki olumlu etkilerinden faydalanma. Yayginlasirsa buyuk binalarda calisan insanlara gun dogabilir.

Etiketler:

p>

Yazar: <$mehmetraquo; Yorumlar:

<$

Bir az akilli bilgisayar ornegi"Bence dunya pazari icin bes tane bilgisayar yeterli olacaktir". IBM eski baskani Thomas John Watson'a ithaf edilen bu soz soylenmis en aptalca sozler listesi icinde size de muhakkak gelmistir. Fakat bu sozun aptalligina karar vermeden once bir kere daha dusunun.
Oncelikle icinde sekiz kisi calisan bir ofis hayal edin. Bu sekiz kisinin de onunde bir bilgisayar var. Yani her bilgisayarda bir islemci oldugunu dusunursek bu ofiste sekiz islemci var. Simdi de bu sekiz islemciyi onlardan alip bir tane sunucuya koydugumuzu ve her calisana bu sunucuya bagli calisan islemcisi olmayan ya da cok gucsuz olan bir tane terminal verdigimizi dusunun. Hatta sabit disklerini de bilgisayarlardan alip sunucuya koyalim. Boylelikle bu bilgisayarlar sadece kullanicinin klavye ve faresinin hareketlerini sunucuya gonderecek ve sonuclari sunucudan alip kullaniciya goruntuleyecek bir "az akilli" makine haline gelsin(thin client). Peki bunu niye yaptik? Simdi bu ofisteki dort kisinin Internette dolasmak gibi islemci acisindan "hafif" bir is yaptigini, digerlerinin de yazilim derlemek gibi "agir" bir isle ugrastigini varsayalim. Hafif islerle ugrasanlarin kullandigi islemci gucu toplamda bir islemci bile gerektirmeyecektir. Boylelikle agir islerle ugrasan diger dort kisi kalan 7 islemcinin gucunden faydalanabilir. Hatta, bu sekiz islemcili sunucu hafif islerle ugrasan 16 kisiye hizmet verebilecek bir hale gelebilir.
Peki bu senaryoyu niye yazdim? Niyetim hayal gucunuzu zorlamak degil, bir bilgi islem yontemini aciklamak. Bu anlattigim yontemle islem kaynaklarinin daha verimli kullanilmasi saglanabilir. Mesela bir kisisel bilgisayar islemcisi bir gunun %99'unda bosta bekliyor. Eger bahsettigim gibi bir sistem olsaydi belki de 20 kisi icin bir bilgisayar maliyeti yeterli olacakti.
Simdi bu hayali biraz daha devam ettirelim. Simdi de bir sehirde yasayan herkesin evlerine kadar gelen fiber optik kablolar sayesinde saniyede 10 Gb hizla internete baglandigini dusunelim. Ayrica, her evde bir tane "az akilli" bir terminal olsun ve bu terminal dunyadaki bes buyuk bilgi isleme sirketinin birinden hizmet alsin. Insanlar kullandiklari islemci gucu ve depolama miktari kadar para odesinler. Guclu bilgisayar isteyenler (mesela oyuncular) cok para odeyip daha hizli hizmet alsinlar, chat yapacagim diyenler de az para odesin. Sonucta da bilgi islem de elektrik, su ve dogalgaz gibi kullandigimiz kadar odedigimiz bir hizmet haline gelsin. Gordugunuz gibi belki de dunya icin bes bilgisayar degil de belki bes bilgi islem sirketi yeterli olabilir.
Emin olun bu hayali ilk ben kurmadim. Aslinda buna benzer dusunceler uzun zamandir konusuluyor fakat bugune kadar gerceklesmedi. Bir grup arastirmaci bunun hic bir zaman mumkun olmayacagini bir grup ise zamanla mumkun olacagini dusunuyor. Ozellikle cok hizli internet baglantisinin kullanilabilir olmasi ile buna benzer kavramlar hayatimiza girebilir.
Su anda Amazon ve Sun para karsiligi islemci hizmeti veriyorlar. Amazon 1 islemcisini 1 saat kullanmak icin 10 cent, Sun ise 1 dolar istiyor. (Gordugunuz gibi piyasa pek oturmus degil) Fakat bu hizmetler simdilik siradan kullanicilari degil de cok yogun islemci gucu isteyen isler yapan firmalari hedefliyor. Mesela Pixar gibi animasyon sirketleri hazirladiklari animasyonlarin rendering islemi sirasinda cok fazla islemci gucune ihtiyac duyuyorlar. O yuzden belki de bilgisayar satin almak yerine islem gucu kiralamayi tercih edebilirler.
Her sey guzel de gelecekte elektrik, su faturalarinin yanina bir de bilgisayar faturasi gelmesi nasil olur bilmiyorum. Hele "bilgisayarlarin kesilmesine" dayanabilecegimi sanmiyorum.

Not 1: Boylelikle size farkettirmeden tez calismamin altyapisini anlattim. Ben bu tip uygulamalarda optik aglarin kullanimini inceliyorum.
Not 2: IBM eski baskani hic bir zaman boyle bir soz soylememis. Zaten adam salak olsa IBM'e baskan olamazdi.

Etiketler:

p>

Yazar: <$mehmetraquo; Yorumlar:

<$

Pardus... Özgürlük İçin...

Microsoft ile açık kodlu yazılımların savaşı tarihlerdeki savaşlar kadar 'ateş'li olmasa da en az onlar kadar ihtiras ve yayılımcı bir politikayla dolu. Son yıllarda bu savaş iyiden iyiye kendini hissettirir oldu. Özellikle Microsoft'un tam Netscape'ten kurtuldum dediği bir zamanda Netscape mühendisleri tarafından kurulan Mozilla Vakfı'ndan çıkan Mozilla Firefox'un IEye ciddi bir rakip olarak çıkması ve bu iddiasını istatistiklerle de desteklemesinin ardından bu savaş iyice ayyuka çıkmış durumda. Mozilla Firefox’un 2.0 versiyonun neredeyse IE 7.0 ile aynı anda çıkması bu savaşı daha da ateşli bir hale getirdi. Her ne kadar he iki taraf da bunun sadece bir tesadüften ibaret olduğunu söylese de Microsoft’un IE’nin yeni versiyonunda Firefox’un bir önceki versiyonunda bulunan bütün özelliklerle birlikte, yeni versiyonundaki bazı özellikleri de eklemesi Mozilla Vakfı’nın çalışmalarını çok ciddiye aldığının bir göstergesi. Öte yandan Mozilla Vakfı da IE 7.0’ın kendi çalışmalarına bir alternatif oluşturabildiğini görmüş olmalı ki Firefox’un 3.0 versiyonuyla ilgili çalışmaları başlattıklarını, çok farklı fikirleri olduğunu ve 2007 içinde hazır olacağını duyurdular. Bu arada CNet’in yapmış olduğu karşılaştırmadan Firefox’un ezici bir üstünlükle çıktığını belirtelim.
IE vs Mozilla Firefox savaşın en ateşli cephesi olarak görülse de aslında değil. Böyle görünmesinin sebebi, uzun yıllar sonra açık kaynak kodlu yazılımların kazandığı en büyük zaferin bu olması ve bu cephedeki haberlerin daha çabuk yayılması. Açık kaynak kodlu yazılımların ciddi destekçileri var ve bu konuda kullanıcıların da desteğini almayı iyi biliyorlar. Zaten Firefox’un yeni versiyonun çıkışında da 1 milyon gönüllünün katkısı olduğu açıklandı ki bu desteğin büyüklüğünü de gözler önüne seriyor. Geliştiriciler tarafında çok fazla destek var ama asıl kritik nokta kullanıcı tarafın yazılımı kullanması. Çünkü geliştirme konusunda açık kodlu yazılımlar hızla iyiye gidiyor olsa da Microsoft’un 2005 yılı içinde harcadığı 7 milyar dolarlık ArGe bütçesi onların da ne kadar güçlü olduğunu göstermekte. Daha iyiye gitme konusunda her iki taraf da hızla ilerlemekte. Unutulmaması gereken nokta, bir programın kullanılabilmesi için minimum gereklilikleri sağlamakla birlikte üzerine ne kadar iyi ek özellikler sunduğu. Bu açıdan bakıldığında Mozilla Firefox bu büyük yükselişini ayrı olarak geliştirilen eklentilerine borçlu olduğu görülebiliyor. Zaten bunu fark eden Microsoft da aynı eklenti uygulamasını IE 7.0 için uygulamaya başladı bile.

Aynı bakış açısıyla en ateşli cephe olarak görülen internet tarayıcısı pazarından asıl ateşli taraf olan işletim sistemi tarafına geçelim. Linuxun Windows karşısında çok fazla zaferi olmadığı aşikar. Bunun en büyük sebebi de aslında işletim sistemlerinin mantıklarının temelindeki prensip. İşletim sistemleri başlı başına bir yazılım olmaktan öte üzerlerinde program çalıştırmaya yarıyorlar. Bu gerçekten yola çıkıldığında üzerinde en fazla ve en uyumlu program çalıştırabilen Windows’un uzak ara önde olması öngörülebilecek bir durum. Ancak bu temel prensip gelecekte bu kadar işlemeyebilir. Özellikle artık masaüstü programlarının web ortamına taşınmasıyla birlikte işletim sisteminden beklentiler gittikçe azalabilir (Google Docs&Spreadsheets, Google Notebook, netFTP etc.). Ayrıca olayın görsel boyutu da artık Linuxta daha cazip bir hale gelmeye başladı. İlk başlarda birkaç çeşit linuxta bulunan özellikler artık standart olmaya başladı. Örneğin Sun Microsystems’ın “Project Looking Glass” olarak 2005 yılında duyurduğu yeni işletim sistemi projesinde de en büyük özellik olarak göze çarpan 3D masaüstü, Linuxta artık daha da gelişerek sıradan bir özellik olma yolunda hızla ilerliyor. Bu da kullanıcıları kendine çekiyor. Ayrıca sadece Linux üzerinde çalışan teknik programlar da mevcut. 2004 yazında Siemens’in de içinde bulunduğu 9 büyük kuruluş makinelerinde açık kod yazılımlarını kullanma kararı alıp Microsoft’a göz dağı vermişlerdi. Aynı şekilde çeşitli devlet kuruluşları Microsoft Office yerine OpenOffice.org kullanma kararı alabileceklerini söyleyerek Microsoft’u tedirgin etmişlerdi aynı tarihlerde. Ancak Bill Gates’in kişisel girişimleri sonuçlarını da vermişti o dönemlerde.

İşletim sistemi bu savaşın en kritik noktası çünkü işletim sistemi diğer program tercihlerini de belirliyor. Ayrıca Microsoft’un dolaylı olarak ve doğrudan en büyük gelir kaynaklarından biri. Son zamanlarda, özellikle Uzak Doğu’da, hızla artan Linux işletim sistemli bilgisayar satışları Microsoft’un bir adım atmasına sebep oldu. Microsoft daha basit olarak tasarlanan Microsoft XP Starter Edition’ı yaygınlaştırmak için çalışmakta. Daha ucuza satılan bu işletim sisteminin Türk Telekom’un son kampanyasında da kullanıldığı dikkatinizi çekmiştir.

Bu konudaki bir başka gelişme de tabiki PARDUS. Tübitak tarafından geliştirilen açık kaynak kodlu bir yazılım İlk versiyonu Ocak 2005’te yayınlanan PARDUS. 2007’ye çok hızlı girmeye hazırlanıyor. Sloganları da bütün bu savaşın en güzel tanımlayanlardan: “Özgürlük için...”. Her yönüyle kullanıcıları çekecek gibi görünen PARDUS, oldukça gelişmiş bir yapıyla çıkıyor karşımıza.

Tek açık kodlu yazılım savaşı tabiki bu alanlarda verilmiyor. Her alanda çeşitli şirketlere karşı böyle yazılımlar mevcut. İşin özünde aslında monopol olup tepki çeken şirket profilleri var. Monopol olmak her zaman tepki çekiyor. Microsoft da en büyük monopol kuran şirket olarak görülüyor. Diğer sektörlerde bu kadar monopol bir yapı bulmak oldukça zor. Zaten Microsoft’un en zengin ‘ülkeler’ sıralamasında ilk 10’a girmesi de bir rastlantı değil. ERP alanına da Axaptayı satın alarak giren Microsoft her ne kadar henüz pazarlarında başka bir monopol kuran SAP ve Oracle’a rakip olamasa da zamanla daha iyiye gidecek gibi görünüyor. Böyle bir pazarda bile SAP ve Oracle’a rakip olarak geliştirilmeye çalışılan açık kaynak kodlu yazılımlar bulmak mümkün. Ancak şimdilik sadece küçük iş yerlerine hizmet verebilecek yapıdalar. Zaten böyle bir sistemi kurmak bir işletim sistemini kurmaktan çok daha zor ve daha uzun zamana ihtiyaç var.

Güncelleme [14.12.2006]: Bugün okuduğum bir yazıda açık kodun mobil arenada da boy göstermeye başlayacağını öğrendim. Bildiğiniz gibi standart arayüzlerden ayrı olarak mobil alanda Windows Mobile ve Symbian olarak iki işletim sistemi var. Tabiki bu iki işletim sisteminin de bilgisayarlarda olduğu gibi farklı arayüzleri mevcut: Windows Mobile 5.0 PPC Phone, Windows Mobile 5.0 Smartphone, Symbian Seri 60, Symbian UIQ. İlk linux ile geliştirilen cep telefonu arayüzleri açık kaynak mobil iletişim platformu OpenMoko ve grafik kartlarıyla bilinen FIC ortaklığıya bu yıl başlarında piyasada olacakmış. İlk cep telefonu ise Neo1973. Arayüzün oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca aynı bilgisayarlardaki gibi akıllı telefonlarda da fiyat konusunda bir düşüş yaşatacak sanırım. Çünkü 1000 YTL üzerindeki fiyatların aksine Neo1973 350$ gibi standart telefon fiyatıyla satışa çıkacakmış. Telefonlarını yenilemek isteyenlere duyurulur.

Etiketler:

p>

Yazar: <$Adsızraquo; Yorumlar:

<$



Istenmeyen e-postalar, ya da ingilizce adiyla "spam mail"ler hayatimizin bir parcasi halina geldi. Kullandigim butun filtrelere ragmen ben her gun bir kac tane spam silmek zorunda kaliyorum. Biraz arastirma yapinca spam postalarin silmek zorunda oldugumuz bir kac postadan cok daha fazla anlam ifade ettigini farkettim. Mesela, bana su siralar surekli borsada bir hisseyi almami ya da satmami soyleyen renkli resimlerle bezenmis mailler geliyor. Once neden resimli mailler geldigini anlatayim: Pek cok spam filtresi gelen postalardaki metne bakip belirli kelimeleri ariyor ve bir postanin spam olup olmadigini tespit ediyor. Fakat eger yazilari bir resim dosyasinin icine gomerseniz bunun tespit edilmesi neredeyse imkansiz hale geliyor. Bu yonteme karsilik gelistirilmis filtre yontemleri de var, mesela bir resim surekli gonderiliyorsa o resmi iceren postalar spam olarak isaretleniyor. Neyse benim anlatmak istedigim isin teknik tarafi degil spam konusunun insanlar uzerindeki etkileri.
Bu bahsettigim borsa ile ilgili postalar genelde islem hacmi dusuk olan hisselerle ilgili olarak geliyorlar ve dolandiricilar hisseyi almalari icin insanlara posta atmadan once dusuk fiyata bu hisseleri depoluyorlar. Ertesi gun kendilerine gelen postanin etkisiyle kisa yoldan zengin olma meraklisi insanlar hisseye hucum edince ellerindekileri yuksek fiyattan satiyorlar. Boylelikle epey yuksek kazanclar elde diyorlar. Insanlari uyarmak icin hakkinda spam gonderilmis hisselerin durumunu takip eden siteler var. Hatta bu postalarin hisse senetleri uzerine etkilerine ekonomi makalelerine konu olmus durumda.
Diger bir vaka ise spam postalar kullanilarak yapilan dolandiricilik olaylariyla ilgili. Dolandiricilik soyle isliyor: Dolandiricilar binlerce insana Nijerya'da (baska bir ulke de olabilir ama genelde Nijerya oluyor) yasayan bir milyoner olduklarini fakat paralarinin guvende olmadigini soyluyorlar. Milyon dolarlarini sizin ulkenize transfer etmenin karsiliginda size %10-20 gibi bir para vaad ediyorlar. Eger bir saflik yapar da karsilik verirseniz, once sizi bir guzel bu isin olacagina ikna ediyorlar, sonra da sizden bazi masraflar icin para istiyorlar. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez deyip bunu da yaparsaniz paralari cebe indirip kaciyorlar. Bu yolla kandirilmis o kadar cok insan var ki 1997 yilinda yayinlanmis bir gazetede son 15 ay icerisinde Amerika'da bu yolla 100 milyon dolarlik dolandiricilik yapildigi yazilmis. Sasirtici bir sekilde bu dolandiricilik yontemi e-posta'nin icadindan once mektup ve faks yoluyla da gerceklesiyormus ve tarihi 1920'lere uzaniyormus. Daha trajik bir gercek ise bu servetin pesinden gidip Nijerya'da oldurulmus insanlarin da olmasi.
Elbette bu dolandiricik karsisinda pek cok yasal onlem de aliniyor. Nijerya'da pek cok kisi bu dolandiricilik sucu yuzunden tutuklandi. Dunyanin en meshur spam postacilarindan Jeremy Jaynes dokuz yil hapise mahkum edildi. Tahmin edilene gore bu kisinin aylik kazanci 750,000 dolar civarindaydi.
Son olarak bir kac ilginc istatik vereyim: Su siralar günde 55 milyar spam posta gönderiliyormuş, toplam e-posta trafiğinin %80'i spam e-postalardan oluşuyormuş ve spam postalarda adı geçen sitelerin %78'i Çin'deki sunucularda bulunuyormuş.
Yani demek istedigim spam deyip gecmeyin...

Etiketler:

p>

Yazar: <$mehmetraquo; Yorumlar: